arasına yapıştırın. AdSense kodunuz ANNE BEBEK PORTALI: Bebekler de Depresyona Girer!

26 Ocak 2017 Perşembe

Bebekler de Depresyona Girer!

“Bebektir, bir şey anlamaz” bilgisi çoktan eskidi. Artık, bebeklerin değil doğumdan, anne karnından itibaren her şeyin farkında oldukları biliniyor. Üstelik, bebekler de depresyona giriyor. 

Anne ilgisinden ve bakımından mahrum olmak her yaştaki çocuk için bir travmadır. Özellikle, 6. aydan sonra bebeklerin annelerinden birden ayrılmaları durumunda yaşanan özel klinik tabloya “Bebeklik Depresyonu (Anaklitik Depresyon)” denir. Annenin vefatı, annenin başka bir şehirde ya da ülkede yaşaması, hastalık sebebiyle annenin uzun süre hastanede kalması, annenin çocuğuna bakım veremeyecek kadar ağır düzeyde bir ruhsal veya fiziksel hastalığa sahip olması bebeğin depresyona girmesine neden olabilir.

Bebeklik depresyonunun 3 dönemi vardır. Protesto dönemi olan birinci dönemde, çocuk anne mahrumiyetinden dolayı tedirgin, huzursuz ve sinirlidir. Sürekli ağlar ve kolay kolay yatıştırılamaz. Anne mahrumiyeti iki ila üç hafta daha devam ettiği takdirde bu durumu depresyon dönemi takip eder. Depresyonda olan çocuk durgundur, sevdiği şeylere tepki vermez, gergin, sinirli, küskün ve mutsuzdur. Yeme ve uyku düzeni bozulur. Kilo kaybeder, kusar. Fiziksel gelişimi geriler. Anne mahrumiyeti yine devam ederse, ikinci aydan sonra çocuğun duygusal tepkileri giderek azalır, adeta küntleşir. Sosyal çevresine ve onunla iletişim kurmak isteyen insanlara tepki vermez. Bu döneme, içe kapanım dönemi adı verilir. Bu durumdaki çocuklar, anneleri karşısına çıksa bile onu uzun süre yok sayarlar. Anneye üç ay içinde kavuşulduğu takdirde, çocuk giderek düzelir. Üç aydan daha uzun süreli ayrılıklarda iyileşme olmaz. Tablo giderek yuva hastalığına (hospitalizm) dönüşür.

Depresif tablonun düzelmesi için en fazla üç ay içerisinde annenin geri gelmesi gereklidir. Şayet bu olmuyorsa, en kısa zamanda anne yerine geçecek bir kişinin temel bakım verme işlevlerini yürütmesi belirtilerin normale dönmesi için şarttır.

Uzun Süreli Anne Yoksunluğu

Erken yaşlarda ailelerinden ayrı düşüp yetiştirme yurtlarında veya uzun süreli olarak hastanede kalan çocuklarda ortaya çıkan klinik bir tablodur. Çocuğun anne ya da anne yerine geçecek olan bir bakım verenden mahrum olması durumunda, ruhsal ve fiziksel gelişimi için gerekli olan şefkat ve ilgiyi alamaması nedeniyle ortaya çıkar. 

Bu çocuklar; uyaranlara karşı geç tepki verirler, çevreye karşı ilgisizdirler, kendi kendilerine uyaran verebilmek adına, oturdukları yerde sallanma, kafa sallama hatta geviş getirme davranışları sık görülür ve parmak emerler. Normal zekada doğsalar bile, uyaran yoksunluğuna bağlı olarak zekaları gelişemeyip, akranlarının gerisinde kalır. Büyümeleri yavaştır, fiziksel ve ruhsal gelişim dönemleri açısından da akranlarına göre geride kalırlar. Hastalanma ve ölüm oranları diğer çocuklara göre daha yüksektir.

Bu belirtilerin düzelmesi için anne yerine geçecek bir kişinin çocuğun temel ruhsal ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılaması gerekir. Ancak, bahsettiğimiz tablo yerleştiyse, eksik olan temel bakım yerine konsa da, çocuk fiziksel ve zihinsel gelişme açısından akranlarının düzeyini tam olarak yakalayamayabilir. Çünkü, zihinsel ve fiziksel gelişme için en temel olan ilk birkaç yıl süresince çocuk temel bakımdan mahrum kalmıştır. 

Özetle; bu gibi tablolar küçük yaşlardan itibaren sağlıklı bir bağlanmaya evrimsel açıdan da ne kadar ihtiyacımız olduğunu gösteren hazin vakalardır. Ancak çok erken dönemde müdahale edildiğinde olumlu sonuçlar alınabilir.

Annenin Depresyonunun Faturasını Çocuk Ödüyor!

Anne depresyondaysa, annenin bebekle olan ilişkisi de sorunlu oluyor ve annenin depresyonu çocuğa geçebiliyor. Üstelik, 0-2 yaş çok kritik bir dönem, çünkü harddiske bütün programlar yükleniyor ve bunların çoğu da yeniden yükleyebileceğiniz ya da çıkartabileceğiniz bilgiler değil. O açıdan da ilk iki yıl çok önemli, çünkü beyin gelişimi bu sırada tamamlanıyor. 

Sonuç itibariyle, hamileliğin kendisi, doğumun kendisi, bebek bakımı bunlar yeterince zor işler. Yine de annelik desteklendiği sürece, aslında hem anne hem de bebek için keyifli ve doyurucu bir süreç yaşanabilir. Yeter ki, dengeler sağlıklı kurulabilsin. 

Zor Bebek Meselesi…

Öte yandan, anne depresyondaysa, çocuk iyice huysuzlanır. İşler iyice sarpa sarar ve böylece bir kısır döngü oluşur. Üstelik, her annenin kendi bebekliğinden getirdiği bir bağlanma yani diğer insanlarla ilişki kurma şekli vardır. Ve kendi bebekliğimizde, annemizle olan ilişkimizden öğrendiğimiz ilişki kurma şeklimiz, hayat boyu aynı şekilde devam eder. Bunun da oranı üçte iki oranında güvenli bağlanma, üçte biri de güvensiz bağlanma dediğimiz şekilde gerçekleşir. Ve annesiyle güvensiz bağlanma yaşayan bebekler; endişeli, öyle mi böyle mi şeklinde ikircikli ve çekingen özellikler gösteren bebekleri oluşturur. Bu özellikler ve ilişki kurma şekli bebeklik döneminde böylece kazanıldıktan sonra da hayat boyu devam eder. Anneyle bebekken güven ilişkisi kuramamış, üçte biri oluşturan bu bebeklerin büyüdüklerinde anne olduklarını düşünelim: Bu durum bebeğe de aynı şekilde yansır ve bebek depresyonu dediğimiz ve bütün dünyada giderek daha da ilgi gören bir konu gündeme gelir. Zaten nasıl bir bebeklik geçirdiğimiz hayatımızın her aşaması için çok belirleyicidir. 

Bebeklik Depresyonu Nasıl Ortaya Çıkar? 

“Bebeklikte görülen depresyonun en ağır biçimi ‘yuva hastalığı’ olarak tanımlanan tablodur. Bu tablo, ilk kez anneden ayrılıp bakım kurumlarına bırakılan bebeklerde tanımlanmıştır. Yuvalara bırakılan bebeklerin önce durdurulamayan ağlamalar, daha sonra içe kapanma ile birlikte bir yas tepkisi geliştirdikleri ve bu tablo ilerlediğinde de hem fiziksel hem de zihinsel gelişimlerinin durakladığı bilinmektedir. ‘Anaklitik depresyon’ da denilen bu depresyon tablosu, bebeğin sağlıklı ruhsal ve fiziksel gelişiminin anne ya da onun yerini tutan kişi ile geliştirdiği güven ilişkisine ne kadar bağlı olduğunu; bu bağ bozulduğunda ne kadar ağır biçimde etkilenebileceğini göstermektedir. 

Hamileliğin Etkisi

Bebeğin çevresinde kendini koruyan, ihtiyaçlarını anlayan ve karşılayan, bir yandan da ona çevreyi tanıma için destek ve güven veren düzenli ilişki kurduğu erişkinlere ihtiyacı vardır. Depresyonda olan anneler bebeğin yeme içme gibi gereksinimlerini karşıladıkları halde bile ona yaşama sevincini kazandırmakta yetersiz kalabilirler, çünkü anne depresyon nedeniyle bu duyguyu yitirmiş durumdadır. Hamilelikte annenin yaşadığı streslerin bebeğe hormonal yollarda aktarıldığı ve bu yolla bebeğin gelişimini etkilediği düşünülmektedir. Ancak bu konuda kesin bilgi yoktur.

Tedavisi Nasıl Olur ?

Bebeğin çevresinde kendini koruyan, ihtiyaçlarını anlayan ve karşılayan, bir yandan da ona çevreyi tanıma için destek ve güven veren erişkinlere ihtiyacı vardır. Depresyonda olan anneler bebeğin yeme içme gibi gereksinimlerini karşıladıkları halde bile, ona yaşama sevincini kazandırmakta yetersiz kalabilirler. Çünkü anne depresyon nedeniyle bu duyguyu yitirmiş durumdadır. Bu durumda annenin kısa sürede tedavi edilmesi böylece bebeğinin varlığından aldığı hazzı yaşayabilmesi ve bu hazzı bebeğe iletebilmesi için desteklenmesi gerekir. Bebeklerde anne depresyonunun yansıması olarak ortaya çıkan tablonun tedavisi ve anne baba bebek ilişkisinin desteklenmesi esasına dayanan bebek terapisi yöntemleridir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder